CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in yaptığı açıklamayla başlayan MİT iddiaları gündemdeki yerini koruyor.
CHP lideri Özgür Özel, Perşembe günü Karşıyaka Mezarlığı’nda gerçekleşen yazar ve yayıncı İlhan Erdost’u anma programı sonrasında yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanlığı’ndan “birilerinin” Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) “Ankara Büyükşehir’i de soruşturmalara karıştırın” talimatını verdiğini duyduğunu ifade etti.
Buna karşılık gazeteci İsmail Saymaz’a konuşan Mansur Yavaş, Özel’in dile getirdiği iddianın kendisine ulaşıp ulaşmadığına dair “Hayır, ulaşmadı. Böyle bir haber gelmedi” dedi.
Özgür Özel’in başka Mansur Yavaş’ın başka konuşması akıllara Kemal Kılıçdaroğlu dönemindeki MİT’in ima edildiği açıklamaları akıllara getirdi.
O dönemde MİT ima edilerek “bize bilgi geldi” denilirdi. Özellikle son Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Kılıçdaroğlu cephesinden yapılan bir açıklamada da bu kastedilerek şu ifadeler kullanılmıştı:
“Gelen istihbarat bilgilerine göre Erdoğan, İletişim Başkanlığı üzerinden Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyasını yıpratmak amacıyla ‘deep fake’ ve ‘Cambridge Analytica’ benzeri sistemleri birlikte kullanarak ‘sahte video ve ses kayıtları’ üretmek için düğmeye bastı.”
MİTÇİ DEDİLER ÇAYCI ÇIKTI
Gelin sizi yıllar öncesine götürelim.
Gazeteci Kadir Çelik, Star TV’de “Objektif” programını hazırlayıp sunuyordu. Bir gün canlı yayında telefona bağlanan bir şahıs, adının “Yeşil” (yani Mahmut Yıldırım) olduğunu söyleyerek Güneydoğu’daki birçok faili meçhul cinayeti gerçekleştirdiğini söyledi.
Olay Türkiye’nin gündemi oluverdi. Gazeteler olayın üzerine atladı. Bundan sonra herkes Objektif programını izler oldu; “Yeşil” telefonu eline alıyor neler yaptığını bir bir anlatıyordu.
Sonra birileri, “yahu bu adam aklına ne geliyorsa söylüyor, gerçekten Yeşil mi” diye sordu. Kadir Çelik araştırmalar yaptıklarını ve telefondaki kişinin Yeşil olduğunu öğrendiklerini söyleyerek telefondaki Yeşil’e kefil oldu.
Fakat… Bir televizyon habercisi için en acıklı durum sonra ortaya çıktı; telefondaki Yeşil değildi. İzmitli zavallı bir çaycıydı! Ünlü olmak için yapmıştı. Bir de, bu kadar ciddiye alınacağını düşünmediğini açıkladı.
BİR ÖRNEK DAHA: SARAYA GİDEN CHP’Lİ YALANI
Benzer bir örnek de 2019’da gazeteci yazar Rahmi Turan’ın ‘Saray’a giden CHP’li’ yazısıyla başlayan siyasetteki tartışmaydı.
Rahmi Turan’ın kaynağım dediği gazeteci Talat Atilla ile ilgili Soner Yalçın “Erdoğan kendini ele verdi” başlıklı yazısında, “Talat Atilla’yı Milliyet’e yerleştiren güç kimdi?” diye sormuştu.
Soner Yalçın o yazısında özetle CHP’yi karıştırmaya çalışan isimlere dikkat çekerek özetle şunları yazmıştı:
Kim bu Talat Atilla?
Gezi direnişi sırasında dedi ki:
– “Bazıları ağır silahlı olmak üzere, elleri silahlı provokasyon amaçlı 150 kişi bulunduğunu biliyorum. Doğru olduğuna emin olduğum bu bilgi beni korkutuyor…”
Kuşkusuz yalandı.
Keza:
CHP’yi karıştıran Atatürk posterini indirme kurgusunu ilk ortaya atan yine Talat Atilla idi. Yalan haberi nedeniyle suçlu bulundu ve Aylin Nazlıaka’ya tazminat ödemeye mahkûm oldu.
Bitmedi:
Daha dokuz ay önce Abdullah Gül’e zehirli gaz yoluyla suikast yapıldığını ortaya attı. Yalan olduğunu yazmama gerek var mı? Düşünün ki: Böyle bir üfürükçü, Milliyet gazetesine köşe yazarı yapıldı. Gazete 3.5 ay dayanabildi yalanlarına, kapının önüne koydu! İyi de Talat Atilla’yı Milliyet’e yerleştiren güç kimdi?
Uzatmayayım karşımızda “iftiralar atölyesinin” bir çalışanı var.
– “Haber kaynağı ben değilim, böyle yazanları mahkemeye vereceğim” dedi.
Haber kaynağı o çıktı.
– “Kılıçdaroğlu’na doğrulattım” dedi.
Yalan çıktı.
– “Külliye’ye giden aracın plakasını verdi.”
– Yalan çıktı. Vs. vs.
Böylesine bir yalancı CHP’yi karıştırmaya yetebiliyor. Asıl üzerinde durulması gereken konu budur.