Heyecan anlaşılabilir bir ruh hali ama sonuçları tehlikeli olabilir. Hele bizim meslekte. Araştırmadan, anlamadan yapılan bir haber okuru cidden yanıltabilir, bu da tabii ki iyi bir durum değil. Çok sık oluyor bu, son zamanlarda özellikle. Dünden beri Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Hamas lideri Yahya Sinwar, Hamas’ın Başkomutanı Muhammed Diab İbrahim Al-Masrı ile Hamas Siyasi Bürosu Başkanı İsmail Haniyev için tutuklama kararı verdiği yazılıyor.
Doğru değil. Böyle bir karar verilmedi. Savcılarının bu yöndeki isteği mahkeme hakimleri tarafından henüz onaylanmadı. Dolayısıyla bir öneri var ama karar yok. Karar henüz çıkmasa da UCM savcılarının Netanyahu’nun da tutuklanması isteği, mahkemenin İsrail’in Gazze’deki kıyımına yönelik çok ciddi bir tepkidir tabii. Bu açıdan hayli önemli bir gelişme bu.
Peki mahkeme neden tutuklama istiyor? Başsavcısı Kerim Han, adıgeçenlerin Gazze Şeridi ile İsrail’de hem savaş suçları hem de insanlığa karşı suç işlediklerini ileri sürüyor. Bu talep mahkeme hakimlerince kabul edilirse tutuklama kararı çıkacak.
UCM, 2002 yılında, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar, soykırım, saldırı suçu gibi konularda sorumlu kişileri yargılamak için süreli mahkeme olarak kuruldu. Son çare kurumu da denir. Çünkü uluslar kendi topraklarındaki suçları kovuşturamadığında veya kovuşturmak istemediğinde bu mahkeme devreye girer. UCM’yi oluşturan Roma Tüzüğü 1998 yılında kabul edildi, 1 Temmuz 2002’de 60 onay alarak yürürlüğe girdi. B.M. Genel Kurulu’nun onayladığı mahkeme için “bağımsız”dır denir.
Mahkemeye üye 124 devlet Roma Tüzüğü’nü imzaladı ama onlarca devlet imza atmış değil. Bazı ülkeler mahkemenin savaş suçları, soykırım gibi suçlara ilişkin yargı yetkisini kabul etmiyor. Bunlar arasında İsrail, ABD, Rusya ile Çin var.
Bir tutuklama kararı olduğunda bu tutuklamayı nasıl gerçekleştirdiği merak edilebilir. Mahkeme bunun için üye devletlere güveniyor ama bunun kovuşturmaları zorlaştıran bir yanı da var. Üye ülke mahkemenin kararını tanımayabilir. Örneğin İsrail. Netanyahu daha geçen ay “doğal meşru müdafaa hakkımızı baltalamaya çalışan hiçbir girişimi kabul etmeyeceğiz” demişti.
İsrail, ayrıca işleyen bir mahkeme sistemine sahip olduğunu, bir ülkenin kovuşturma yapma kabiliyeti ya da istekliliği konusundaki anlaşmazlıkların, mahkeme ile ülkeler arasındaki geçmişteki anlaşmazlıkları körüklediğini savunuyor.
UCM’nin Filistin’le ilgili karar verme yetkisi var. Bilindiği gibi BM Genel Kurulu 2012’de Filistin Devleti’nin statüsünü Gözlemci’likten Üye Olmayan Gözlemci Devlet’e yükseltmişti. Bu kararla Filistin’in UCM dahil uluslararası kuruluşlara katılmasını sağladı. Filistinliler yargı yetkisini kabul ettikten bir yıl sonra 2015’de UCM “Filistin Devleti”ni üye olarak kabul etmişti. 2021’de de dönemin UCM Başsavcısı Filistin topraklarında işlenen suçlarla ilgili soruşturma başlatmıştı. Bu tutumundan ötürü de mahkeme İsrail’in büyük tepkisini çekiyor.
Yani Filistin her şeyiyle UCM’nin ilgi/yetki alanında. Başsavcı Han Hamas’a da ağır suçlamalar yöneltti bu arada. Örgütün eylemlerini “insanlığın vicdanını şok eden en ciddi uluslararası suçlardan bazıları, mahkemenin ele alması gereken suçlar” olarak nitelendirdi. Savcı tüm rehinelerin derhal, koşulsuz serbest bırakılması çağrısında da bulundu.
Yani, sadece bir istek olarak kalsa bile bu İsrail’i zor durumda bırakacak bir girişim. Hamas bu tür kararlarla, suçlamalarla ilk kez karşılaşmıyor, dolayısıyla ondan çok İsrail’in cezalandırılması talebi önem kazanıyor. UCM, İsrail Başbakanı hakkında tutuklama kararı çıkarırsa bu son derece etkili olur. Netanyahu’nun uluslararası yolculukları rahat geçmez pek.
Yanılabilirim elbette ama mahkeme Netanyahu hakkında tutuklama kararı vermez diye düşünüyorum. Bakalım hakimler bu isteğe ne yanıt verecekler?
Yani henüz çıkan bir karar yok.